32 yıl önce, 2 Temmuz 1993'te Sivas’ta yaşanan Madımak Olayı, Türkiye’nin yakın tarihinde derin izler bırakmış bir trajedi olarak hafızalarda yer etti. Bu olay, bir yandan ülkenin toplumsal yapısını sorgulatırken diğer yandan insan hakları ihlalleri konusunda da önemli bir dönüm noktası olmuştur. Sivas’ta yaşanan olayların aksiyonu ve sonuçları, hala tartışmaların merkezinde yer almakta. Peki, Madımak Olayı’nda gerçekten neler oldu? Bu trajik olayın sebepleri, sonuçları ve etkileri üzerinden geçmişe bir yolculuk yapalım.
1993 yazı, Türkiye’nin iç politikası açısından oldukça gergin bir dönemdi. Sivas’ta, Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ne katılan Alevi ve Şii toplulukları, müslümanların yoğun olarak yaşadığı bölgelerde provoke edici bir atmosferin içinde bulunuyorlardı. 2 Temmuz’da gerçekleştirilen etkinlik, bazı topluluklar arasında gerilim yaratmıştı. Şenlikler sırasında, bazı grupların görüş ayrılıkları nedeniyle başlayan sözlü tartışmaları, kısa sürede olayın büyümesine zemin hazırladı. Çeşitli grupların katılımıyla yürütülen eylemler, geri dönüşü olmayan bir noktaya sürüklendi.
Olayların patlak vermesiyle birlikte ruhsal ve sosyal etkilerinin de ne denli derin olduğuna tanık olduk. Giderek artan gerilim, Sivas’ın aslında çok renkli olan sosyal yapısını da tehdit eder hale geldi. Alevi ve Sünni grupların karşı karşıya gelmesi, çatışmanın kaçınılmaz olduğunu gösteriyordu. Madımak Oteli, bu kavganın ve olayların merkez üssü oldu.
Sivas olayları 2 Temmuz 1993’te Madımak Oteli'nde en acı biçimiyle kendini gösterdi. O gün, otel içinde bulunan 35 sanatçı ve aydın, protesto eden kalabalığın saldırısına uğradı. Otele yapılan saldırıda alevi grupların özgürce ifade ettiği düşünceler ve kültürel mirasları hedef alınmış oldu. Saldırıcılara karşı güvenlik güçlerinin yeterli önlem almadığı, belgesel niteliğinde birçok kanıt ve ifade ile belgelenmiştir. Katliam sonrasında, olay yerine gelen itfaiye ekipleri, yangını söndürmekte zorlandı. Olay, sıradan bir protesto hareketinin ötesine geçerken, insanların bir araya gelip farklılıklarını kutladığı bir an olmaktan çok, ötekileştirme ve katliam atmosferine dönüştü.
Birçok insan hayatını kaybetti; yaralananlar oldu ve o günün travması halen günümüzde bile taze. Madımak katliamı, sadece kayıplar değil, aynı zamanda Alevi toplumu üzerindeki toplumsal baskıyı da perçinlemiş oldu. Olayın ardından davalar açıldı, ancak zamanla esas faillerin hala tespit edilememesi ve cezasızlık durumu, başka travmalara yol açtı.
Günümüzde, 32 yıl geçmiş olsa da Madımak Olayı, Türkiye toplumunun kutuplaşma ve kültürel anlaşmazlıklar konusundaki karanlık bir dönüm noktası olarak anılmaya devam etmektedir. 2 Temmuz her yıl, farklı organizasyonlar tarafından anma etkinlikleri ile hatırlatılmakta, bir araya gelinerek mağdurlar için saygı duruşunda bulunulmaktadır. Bu tür anmalar, toplumsal hafızanın sıfırlanmaması ve benzer trajedilerin tekrar yaşamaması için son derece önemlidir.
Özetle, Madımak Olayı’nın üzerinden geçen 32 yıl, henüz pek çok yarayı sarmamıştır. Başka bir deyişle; bu tür olayların verdiği acılar, yalnızca kurbanları ve ailelerini değil, tüm toplumu derinden etkilemektedir. Hala tartışılan adalet arayışının da devam ettiğini söylemek çok mümkün. İlerleyen yılların bu tür travmaları unutturmaması ve hatırlatması dileğiyle, geçmişi anmak ve hatırlamak, yarınları şekillendirebilir.