İran’ın bir köyünde yaşayan 50 yaşındaki kadın, “Kara Dul” olarak anılmaya başladı. Aynı nedenlerden ötürü 11 eşini öldürdüğü iddialarıyla gündeme gelen bu kadının hikayesi, hem adalet sistemi hem de toplum içerisinde tartışmalara yol açtı. Dikkat çekici detaylarla örülü bu olay, insan psikolojisinin en karanlık yanlarını da gözler önüne seriyor. Kara Dul’un yaşadığı hayat, yaşadığı travmalar ve ailesiyle olan ilişkileri, ona bu noktaya nasıl geldiğini sorgulatıyor.
Kızlık soyadı "Gholamzadeh" olan bu kadın, İran kırsalında doğup büyüdü. Üniversiteyi bitirmesiyle birlikte ailesinin yaşadığı köyde kendisininden beklenilen ev kadınlığı rolünden uzaklaştı. Çocuk yaşta gelen evlilik deneyimleri, evliliği bir zorunluluk olarak görmesine yol açtı. Annesinin rol model olduğu bu sistem, onu daha önce denemediği yollara itmeye başladı. İlk eşi beklenmedik bir şekilde “doğal nedenlerle” hayatını kaybettikten sonra, ardında belirsizlik bırakan duruş, onu karanlık bir yola sürükledi.
Olayın en ilginç yanlarından biri, cinayetlerin nasıl ve neden işlendiği. Kara Dul, her bir eşinin ölümünde benzer bir ölüm şekli uyguladı. İlk eşinin ölümünden sonra, hemen klasik kurban hikayesine yöneldi; “aşk” ve “sadakat” unsurlarını kullanarak yeni eşler buldu. Ancak bu süreçte her yeni eş, ona hayat sigortası gibi bir güvence sağladı. Tüm eşlerinin hayat sigortalarını kendi üzerlerine alan Kara Dul, sonunda parayı toplamak için cinayet zincirini tamamladı. Her cinayet sonrası, hedeflediği maddi kazancın yanı sıra katil olmanın getirdiği tatmin duygusunu da yaşadığı söyleniyor.
Olayın toplumsal etkisi ve sonuçları, özellikle İran'daki kadın cinayetleri ve aile içi şiddet üzerine derin bir tartışma başlattı. Kara Dul’un eylemleri, eşitsiz bir toplumda kadınların hangi noktada çıkmaza girdiğine dikkat çekiyor. Neden bu kadının, cinayet işlemesine neden olan köktenci değişikliklerin yaşandığı ve kadının birer kurban olarak görüldüğü bir toplumda yaşadığı sorgulanıyor. Adli süreçleri boyunca, birçok feminist yorumcu ve insan hakları savunucusu, ‘Kara Dul’ hikayesinin aslında sadece bir kadın katilin kurbanı değil, aynı zamanda cinsellik ve cinsiyet eşitsizliği üzerine konuşma fırsatı olduğunun altını çizmeye çalıştı.
Sonuç olarak, Kara Dul’un eylemleri ve bu süreçte geçirdiği ruh hali, sadece bireyinin değil, tüm bir toplumun cinsiyet eşitsizliği, sosyal baskılar ve aile içindeki güç dinamikleri üzerinde düşündürücü bir etki yarattı. Adalet arayışında geçen yıllar, toplumun bu kadın katili nasıl ortaya çıkardığını ve sonucunda gelen cinayetlerin ardındaki karmaşayı aydınlatmaya çalıştı. Artık herkes, bir cinayet hikayesinin ardındaki sebep-sonuç ilişkisini, kadın-erkek ilişkilerinden, toplumsal baskılara kadar bir yelpaze içerisinde değerlendirmeye başladı.
Kara Dul’un hikayesinin delilleri ve belgeleri, onun eylemlerindeki karanlık noktaların yanı sıra, genç yaşta kaybettiği eşlerinin hatıralarıyla derin bir bağlılık kurmasına sebep oldu. Bizlere kadın cinayetlerinin ardındaki gerekçeleri sorgulatan ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini alevlendiren bu olay, gelecekte benzer hikayelerin yaşanmaması adına bir uyanış yaratmayı umuyor.